EN KUDRETLİ ANNELER VALİDE SULTANLAR
İbrahim Pazan “Padişah Anneleri - Eserleriyle Valide Sultanlar” isimli kitabında Osmanlı “Saray Protokolü”nde padişahtan sonra gelen Valide Sultanların bilinmeyenlerini anlattı.
İnan Arvas
Asırlarca dünyanın birinci devleti konumunu korumuş bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı Devleti’nin saray protokolünde, padişahtan sonra padişahın annesi yani valide sultan gelirdi. Devlet içindeki imtiyazlı konumları ve büyük nüfuzları sebebiyle asırlarca dünyanın en kudretli kadınları olmuş valide sultanların hayatları her zaman merak edilmiştir. Yerli, yabancı pek çok romancının eserlerinde işlediği, özellikle yabancı ressamların hayallerini de çalıştırarak portrelerini çizdiği bu hanımlar, çoğumuz için bir bakıma esrarengiz kişilerdir. İbrahim Pazan’ın kaleme aldığı BKY kitapları arasından çıkan “Padişah Anneleri-Eserleriyle Valide Sultanlar”, valide sultanların bilinmeyen yönlerini anlatıyor. Kitabı hakkında konuştuğumuz Yazar İbrahim Pazan, birbirinden ilginç anekdotlar aktardı.
34’ünden 21’i Valide Sultan olabildi
> Osmanlı’da kaç Valide Sultan var? Bunların içinde yabancı kökenliler bulunuyor mu?
-Osmanlı’da aynı hanedandan 36 padişah var. Hepsi Osman Gazi’nin oğlu ve torunlarıdır. Bunların anneleri 34 tanedir. Çünkü iki valide sultanın art arda ikişer oğlu padişah olmuştur. Bunların bir kısmı oğullarının padişahlığına yetişmiş ve valide sultan unvanını almıştır. Valide sultanlar 21 tanedir, diğer 13’ü oğulları padişah olmadan önce vefat etmiştir. Bazı valide sultanlar Türk kökenli değildir. Mesela Nilüfer Hatun’u herkes bilir, Yarhisar Bizans tekfurunun kızıydı. Orhan Gazi ile evlendirildi ama Müslüman oldu. Hatta Bursa’da 3 cami yaptırdı, Nilüfer çayının üstünde de köprüsü var. Bunun gibi, Gülçiçek Hatun, Hürrem Haseki Sultan, Nurbânu Valide Sultan, Safiye Valide Sultan, Mahpeyker Valide Sultan ve daha birkaçının Türk kökenli olmadıkları bellidir. İtalyan asıllı, Venedik ve Rum asıllı olanları var, ancak bunların hepsi genellikle çok küçük yaşlarda saraya alınmışlar, burada İslam terbiyesi ve Türk kültürü ile yetiştirilmişlerdir. Hepsi Müslüman olmuş ve dinini tatbik etmiştir. Yani bu konuda hiçbir tereddüt yoktur.
Entrika iddiası iftiradır
> Padişah anneleri için ‘devlet işlerine karıştılar, entrikalar çevirdiler’ şeklindeki inanış ne kadar doğru?
-Bu kesinlikle doğru değil. Gerçekte devlet sadrazam ve ekibi eliyle yönetilir ama sembolik de olsa bu valide sultanın resmî bir görevidir. Protokolde ikinci insan Valide Sultandır. Mesela Amerika’da halen “First Lady” tabiri var. First Lady’nin Beyaz Saray’da bürosu ve kadrosu var, onun yapacağı birtakım işler var. Bu kadınlar için şimdi “devlet işlerine karışıyor” diyemezsiniz. Hakkıdır ve görevidir. Dolayısıyla oğlu 8-9 yaşında tahta çıktığı için, o belli bir yaşa gelene kadar saltanat naibesi sıfatıyla birtakım valide sultanlar devlet işlerine görevleri icabı müdahil olmuşlar. Valide sultanlardan bazıları, devlet işlerinde belki hata yapmış da olabilirler. Ama “hata yapmışlardır” demekle “entrika çevirdiler, devleti yıkmak için planlı şekilde uğraştılar” demek arasında çok büyük fark var. Bunlar iftiradır. Hangi anne oğlunun başında bulunduğu devleti yıkmak için plan yapar?
> Konuyu biraz daha açabilir miyiz? Valide Sultanların devlet işlerinde belli bir görevleri var mıydı?
-Osmanlı’da şu anda bize “bu kadarı da olmaz” dedirtecek kadar her şey kayıt altına alınmıştır. Yani falan yıl, falan gün pazardan saray için 10 kilo et alındıysa, bunun kaydını şu an bulabilirsiniz. Herkesin aldığı maaşın, devlet için harcadıkları yerlerin kayıtları hâlâ mevcuttur. Padişah anneleri de protokolde padişahtan sonra gelen kimseler oldukları için yüksek maaş alırlardı. Aynı zamanda memleketin çeşitli yerlerinde kendilerine tahsis edilmiş hasları yani çiftlikleri vardı. Buralardan gelen gelirleri ile biriken servetlerini hep hayır işleri için harcamışlar. Osmanlı ülkesinin her yerinde, cami, hastane, köprü, çeşme, hamam, mektep, medrese, bazen de bunların tamamını bünyesinde bulunduran muazzam külliyeler yaptırmışlar. Bunların birçoğu şu anda da hâlâ ayakta.
Kabirlerini uydu haritalarından tespit etti
Yazar İbrahim Pazan, kitabı hazırlarken arazi çalışmaları yaptıklarını, valide sultanların mezarlarını bir bir kaydettiklerini söyledi. Pazan şöyle konuştu: “Kitabın diğer bir ilginç ve farklı yönü bu. Aradan yüzyıllar geçtiği için padişah annelerinden bir kısmının kabirleri kaybolmuştur. Mesela şimdi mevcut olmayan Üsküdar Sarayı’nın bahçesine defnedilen Sultan İkinci Ahmed Han’ın annesi Hadîce Muazzez Sultan’ın kabri Selimiye Kışlası’nın inşaatı sırasında kaybolmuştur. Yine Sultan İkinci Murad ile Birinci Mustafa Han’ın annelerinin kabirlerinin nerede olduğu kayıtlarda geçmemektedir. Biz teknolojik bir yaklaşımla uydu haritalarından bütün valide sultanların kabirlerinin koordinatlarını derece, dakika ve saniyenin yüzde birine kadar bir hassaslıkta tespit ettik ve bir liste halinde verdik. Mesela 500 sene sonra bu kabirlerden bazısı bir sebeple kaybolsa, bizim kitabımızdan bu bilgileri alan birisi, yarım metre hata ile bu kabirlerin yerini bulabilir.”
İstanbul kadın eserleriyle dolu
>> Padişah anneleri ne gibi eserler yaptırmışlar, belli örnekler var mı?
-Kitapta esas olarak valide sultanların yaptırdıkları hayır eserleri üzerinde durduk. Hangisi hangi camiyi hangi hastaneyi yaptırmış bunları işledik. Valide sultanların çoğu külliye yaptırmış. Mesela İstanbul deyince ilk akla gelen yapılardan Eminönü’ndeki Yeni Cami Külliyesi, Sultan Dördüncü Mehmed Han’ın annesi olan Turhan Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. Safiye Valide Sultan temelini atmış ama tamamlamaya ömrü yetmemişti. Uzaydan çekilen görüntülerde İstanbul’a bakılınca hemen bir Müslüman şehri olduğu anlaşılıyor. Camiler, minareler, külliyelerdeki yapıların kubbeleri görünüyor. Bunların çoğu valide sultanların yaptırdığı camiler ve külliyelerdir.
Batıda yazılan kitaplar hayal mahsulü
>> Osmanlı Valide Sultanlarını kaleme alanlar olduğunu biliyorduk. Bu kitaplardaki bilgilerin doğruluk payı nedir?
-Osmanlı’nın son dönemlerine doğru, sadece valide sultanlar değil, özellikle devşirme usulüyle yetiştirilmiş devlet adamları, hattâ bazı padişahlar hakkında da asılsız isnatlar ve iftira kampanyaları başlatılmıştı. “Kadınlar saltanatı” gibi tabirler, 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra basının birdenbire serbest kalmasıyla birlikte ortaya çıkmış, Osmanlı tarihine saldırılar çığ gibi büyümüştü. Yani konuya önyargı ile bakmanın sonucu olarak çoğu zaman tenkit sınırlarını aşan bu geçmişi kötüleme furyası daha çok 100 senelik bir hadisedir. Özellikle yabancı yazarlar tarafından yazılan valide sultanlarla ilgili romanlar, bunlardan uyarlanan tiyatro ve sinema filmleri büyük ölçüde hayal mahsulüdür. Ama şimdilerde üniversite çevrelerinden akademik kariyer sahibi tarihçilerimizin olaylara önyargısız yaklaşarak insaflı kitaplar yazdıklarını memnuniyetle görüyoruz.
Bu röportaj, 13 Kasım 2007 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yayınlanmıştır.