FİTNE (18.9.2001)
Lise çağında edindiğimiz bazı arkadaşlarımız, din konusunda doğru ve sağlam bilgileri öğrenmemiz için bize birtakım kitaplar tavsiye etmişlerdi. Hatta bazılarını satın alıp okumak üzere bize hediye etmişlerdi. Onlara, 30 seneden beri acizane dualar etmekteyim.
O kitaplardan, özellikle Peygamberimizden 1000 sene sonra gelen ve Hindistan'da yaşamış olan İmam-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât kitabında, o güne kadar okuduğum kitaplardan farklı olarak bazı hususlara çok fazla önem verildiği dikkatimi çekmişti. Aşağıda bazılarını sıralayacağım bu konuların üzerinde bu kadar önemle duran başka bir kitabı bugüne kadar da okumadım.
1- Bid'at, yani dine sonradan yapılan ekleme, çıkarma ve değiştirmelerin; küçüğü, büyüğü, zararsızı, güzeli yoktur. Bunlardan şiddetle kaçınmak lazımdır.
2- İnsana kötü arkadaşın vereceği zarar, nefsinin ve şeytanın vereceği zarardan çoktur. Arkadaş seçmekte çok dikkatli olmalıdır.
3- Peygamberimizin arkadaşlarının tamamını, herhangi bir ayırım yapmadan çok sevmemiz lazımdır.
4- Dinin emirlerini yerine getirmekte bir öncelik sırası vardır. Mesela, farzların yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur.
5- Tasavvuftan maksat, dinin emirlerini isteyerek yapma melekesini elde etmektir. Yoksa ruhlar, nurlar âlemine dalmak, uçmak, harikulade hâller göstermek değildir.
6- Fitne çıkarmak haramdır. Müslüman fitne çıkarmaz. Fitne çıkmasına sebep olabilecek hâl, hareket ve davranışlardan şiddetle kaçınır.
İmam-ı Birgivî, Osmanlı âlimlerinin meşhurlarındandır. 1521'de Balıkesir'de doğdu. 1573'de Birgi'de vefat etti. Kabri, Ödemiş'in Birgi kasabasında bir tepe üzerindedir. Hanefî mezhebinden olup asrının en meşhur âlimlerinden idi. Türk âlimlerinin baş tacıdır. Kendisini ziyaret etmek üzere Ödemiş'ten Birgi'ye gittiğimde yol boyunca en az 10 tane sarı renkli "İmam-ı Birgivî" levhası vardı. Fakat oraya vardığımda kabri zor buldum. Ulu bir servinin altında, insanların çevresinde piknik yaptığı mütevazı bir kabirdi.
İmam-ı Birgivî hazretleri, kıymetli eserler yazmış olup, en meşhur eserlerinden biri "Tarîkat-i Muhammediyye"dir. Arapça kıymetli bir eser olup Ehl-i sünnet âlimleri arasında büyük bir itibar görmüştür. Birçok âlim tarafından şerh edilmiştir. Muhammed Hadimî'nin şerhinin adı Berîka, Abdülganî Nablüsî'ninki Hadîka'dır. Evimizde bulundurduğumuz sağlam din kitaplarında en fazla atıf yapılan kitaplardan ikisi bunlardır.
Hadîka'da, fitneyi anlatırken diyor ki, "Fitne, Müslümanlar arasında bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları hükûmete karşı isyana kışkırtmak demektir. Zalim olan hükûmete de itaat etmek vaciptir."
Berîka'da da diyor ki, "Başınızdaki âmir, bir Habeş hizmetçi gibi zelîl, âdî, aşağı kimse olsa da İslamiyet'e uygun emirlerine itaat vaciptir. İslamiyet'e uymayan emirlerine de fitneye, fesada sebep olmamak için karşı gelmemeli, isyan etmemelidir."
Bu ifadeler bu kitaplarda en azından 250-300 senedir yazılı durmaktadır. İslam âlimleri bu konuyu öteden beri çok önemsemişler ve Müslümanların muhakkak uyması lazım gelen kurallar arasında saymışlardır.
Şimdi, geçen hafta A.B.D.'de yaşanan terör olayına bu gözle baktığımızda şu sonucu çıkarabiliriz. Eğer bu işin altından kendisine Müslüman ismi konmuş kimseler çıkarsa, bunların yaptığı tek kelimeyle "fitne" çıkarmaktır. Dünyadaki 1,5 milyar Müslümanı "sıkıntıya, zarara ve günaha" sokmaya kimsenin hakkı yoktur.
Bu yazı, 18 Eylül 2001 tarihinde http://groups.yahoo.com/group/BIZIMCC adresindeki BizmCC mesajlaşma grubunda yayınlanmıştır.