TEKNOLOJİ OBURLUĞU (23.11.2001 www.iha.com.tr)

Yazdır

"Oburluk" kavramını başka kelimelerle anlatmak gerekirse, "doymak bilmezlik" ifadesi kanımızca, en az kelimeyle yapılan en iyi tanımlamalardan birisi olur.

"Peki 'teknoloji oburluğu' da nedir?" derseniz veya "Kim bu teknolojiye doymak bilmeyenler?" diye merak ederseniz, sabredin birazdan açıklayacağım.

Mühendislik tahsiline, 1975 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Elektrik Fakültesi, Elektronik ve Haberleşme Bölümünde başlamıştım. Demek ki öğrencilik dâhil, çeyrek yüzyılı aşkın bir süredir "haberleşme" işi ile uğraşıyorum. Öğünmek gibi olmasın ama fanatik futbol takımı taraftarlarının kullandığı tabirlere benzer şekilde ifade edersek, bu iş bizim iliklerimize kadar işlemiş, âdeta kanımıza karışmıştır.

Geçenlerde İTÜ'nün internetteki sitesine bakmıştım. Bizim fakülte uzunca bir süredir Elektrik-Elektronik Fakültesi adını aldığı gibi, teknolojideki gelişmelere paralel olarak uzmanlık alanlarının çeşitlenmesi ve birbirinden ayrılması kapsamında, "haberleşme" "elektronik"ten ayrılmış ve önemine binaen "Telekomünikasyon Mühendisliği" adı altında ayrı bir bölüm olmuş.

Mesleğimizin ve meslekteki kıdemimizin bir anlamda propagandasını bu şekilde yaptıktan sonra şimdi sadede gelelim ve bizim "haberleşmeciliğimizi" bir anlamda zorlayan "haberciler"den söz edelim. Bahsettiğimiz "teknoloji oburları" ve "teknolojiye doymak bilmeyenler", merkezde çalışan en üst seviyedeki yöneticisinden Hakkari'deki muhabirine kadar -Hakkari, merkeze en uzak taşra bürosu olduğu için seçilmiştir-, teknik işlerinden sorumlu olduğumuz İhlas Haber Ajansı mensubu "haberciler"dir. Bütün benlikleriyle, ürettikleri haberi merkeze "bir saniye daha erken göndermek" fikri sabiti üzerine odaklanmış bu 700 insanı, "hız delisi" olarak vasıflandırsak, hiç de yanlış olmaz. Haber metinlerini, fotoğrafları ve görüntüleri üretmek ve merkeze ulaştırmak için ellerinde en modern teknolojik imkânlar olmasına rağmen hiç doymazlar. Hep, daha iyisini, daha hızlısını isterler. Kullandıkları mevcut sistemlerdeki en kısa süreli aksaklıklara ise tahammülleri hiç ama hiç yoktur.

Çoğu dijital 350 kamera, yine çoğu dijital 200 fotoğraf makinesiyle çalışırlar. Bütün iller ve büyük ilçelerdeki İhlas Haber Ajansı bürolarının tamamında, telefon, faks, dinleme telsizi, haberleşme telsizi, mini teyp cihazı, resim tarayıcı ve bilgisayar vardır. İstanbul dışındaki 15 Bölge Merkezinden 13'ü merkeze hızlı data hatlarıyla, bankacıların tabiriyle haftada 7 gün, günde 24 saat sürekli bağlıdır. Yani bu merkezlerdeki bilgisayarların, İHA bilgisayar şebekesindeki yeri bakımından İstanbul'daki merkez bilgisayarlarından bir farkı yoktur. Meselâ bunlardan Van Bölge Merkezindeki bir bilgisayar, sanki merkezdeki bir bilgisayarmış gibi davranır. Bu bölgeler görüntülerini de bulundukları yerden datalink istasyonlarından merkeze geçer, kaset göndermek için uçak, otobüs vesaire beklemezler. Bazı bölgelerde görüntü geçişi için uydu uplink bağlantısı da vardır. Ayrıca uydu üzerinden görüntü geçebilen çok sayıda canlı yayın aracı, gerektiğinde bölge ve büroların hizmetindedir.

Bürosundan çıkarak haber peşinde koşan bir İhlas Haber Ajansı muhabiri, tam teçhizatlı bir asker gibidir. Omzunda kamerası, boynunda fotoğraf makinesi, belinde dinleme telsizi, bazen ayrıca haberleşme telsizi, ceplerinde cep telefonu, mini teyp cihazı, yedek kamera ve telsiz bataryaları bulunur. Teknoloji oburluğu konusunda bir adım daha ileri giden bazı muhabirlerimizde, bütün bunlara ilâveten, haberlerini ve fotoğraflarını her yerden anında merkeze geçmek için "card-phone" imkânı bulunan bir de notebook bilgisayar görürseniz hiç şaşmayınız. Şahsen tanımasanız bile, sokakta böyle birini gördüğünüzde hiç tereddütsüz ve rahatlıkla, "Bu bir İHA muhabiridir!" teşhisini koyabilirsiniz. İHA muhabirlerinin bu durumu, Almanya'nın önde gelen yayıncı kuruluşlarından meşhur "Bild" grubunun dikkatini çekmiş ve gelip araştırma talebinde bulunmuşlardır.

Peki taşrada durum böyledir de merkezde farklı mıdır? Hayır. Buradaki haberciler de haberleşme ve bilgisayar teknolojisinin imkânlarından en üst seviyede yararlanırlar. Bölgelerden merkeze, data hatları ve bilgisayar şebekesi üzerinden akan haber metinleri, fotoğraf ve görüntüler, en modern teknolojik araçlarla çok kısa sürede işlenir. Hemen hemen gerçek zamanlı olarak abone televizyon, radyo ve gazetelere anında ulaştırılır. En uzak noktalardaki İhlas Haber Ajansı muhabirleri bile ürettikleri görüntüleri, bazen bir saat içinde ulusal ve yerel televizyonların ekranlarında görme mutluluğunu yaşar. Çünkü üretilen görüntü, herhangi bir İHA Bölge Merkezine ulaştıktan itibaren, "Türkiye üzerindeki hiçbir nokta İHA merkezine 15 dakikadan daha uzak değildir".

İhlas Haber Ajansı'nda teknik birimler ile kullanıcıların arası, deyim yerindeyse "limonî"dir. Cihazlarda %1'lik bir arıza oranına, haberleşme hatlarında olabilecek en kısa süreli bir kesintiye bile rıza göstermezler. Türk Telekom yetkililerinin, kesintilerin hemen giderilmesiyle ilgili ısrarlı talepler konusunda, bizim teknik elemanlardan daha fazla sıkıntı çektiğini sanmıyorum. Hatta neredeyse, uydu linklerinde aksaklığa neden olan güneş patlaması, kar, yağmur gibi doğal olaylar ile çanak antenleri sallayan şiddetli rüzgârlardan da bizi sorumlu tutarlar.

Rafta yedek cihaz bulundurmamıza asla izin vermezler. Teknik birimler bugüne kadar, böylesi bir lüksü hiç tadamamışlardır. Ne zaman fazla bir cihazımız olsa, merkezdeki haberci yöneticiler hemen ona yeni bir kullanım yeri bulmuşlardır.

Bizce hayatî önemi olan periyodik bakım için cihazlarından bir an bile ayrı kalmaya dayanamazlar. Canlı yayın araçlarının ve diğer mobil ve flyaway uplink sistemlerinin boş bir anını yakalayıp bakımlarını yapmak için Uydu Haberleşme ve Teknik Servis Müdürlüklerimiz, bu sistemlerin yurt içi ve yurt dışındaki bayıltıcı trafiği içinde onlarla köşe kapmaca oynar.

Ellerindeki bunca haberleşme imkânı bulunmasına ve virüs tehlikesine karşı Bilgi İşlem Müdürlüğümüzün haklı muhalefetine rağmen, ICQ, MSN veya Yahoo Messenger ve ismini bizim bile duymadığımız daha pek çok programı bilgisayarlarına yüklerler.

Sözün kısası bu teknoloji oburları, habercilik adına hiçbir kısıtlama, sınırlama ve yasaklama altına girmek istemezler, sınır, limit ve hudut tanımazlar.

Kıymetli okuyucular, inanın bunlara hızlı habercilik yapmak uğruna "ekonomik kriz" bile vız gelir. Buna bir örnek olarak, İHA'nın resmî internet sitesi www.iha.com.tr'de başlatılacak yeni bir uygulama için bu satırların yazılması konusunda bizi zorlayan, sevgili güler yüzlü Yazılı Haberler Müdürümüz Dursun Eker'in geçtiğimiz aylardaki bir isteğini gösterebiliriz.

Şirketimizde uygulanan ISO 9001 Kalite Sistemi gereği, her ay yapılan Birimler Arası Koordinasyon Toplantılarından birindeydik. Yöneticilerin kendi birimleriyle ilgili olarak görüşülmesini istedikleri hususların yanında, her şirkette olduğu gibi biz de, haber ve hizmet kalitesinden taviz vermeden ne gibi tasarruf tedbirlerini alabileceğimizi konuşuyorduk. Sn. Dursun Eker tam bu sırada, taşradaki 15 Bölge Müdürüyle aynı anda, canlı ve görüntülü olarak gündem toplantılarının yapılabileceği bir "video-konferans sistemi"nin merkeze kurulmasını teklif etmez mi!..

Bizim "teknoloji oburu" İHA çalışanlarının, bu konudaki çok sayıda anekdotları toplansa belki bir kitap yazılabilir. Tek amaçlarının, "hız" unsurunun bütün diğer parametrelerin önüne geçtiği "habercilik" mesleğini en iyi şekilde yapmak olduğunu bilmek, teknik adamlar olarak onları hiçbir zaman tam olarak tatmin edemeyişimizden kaynaklanan "limonîliği", tatlı hale çevirmektedir. Bu iyi niyetlerinin ve meslek aşklarının hatırına, bizim mühendisliğimizin sınırlarını zorlayan bu "oburlukları" onlara, analarının ak sütü gibi helâl olsun!

 

Bu makale, 23 Kasım 2001 tarihinde www.iha.com.tr internet sitesinde yayınlanmıştır.

Yorumunuzu yazın...

    Wednesday the 9th. Telif Hakkı © 2012 http://www.ibrahimpazan.com Her hakkı saklıdır.
    Copyright 2012

    ©