BÜYÜK DEVLET OLMAK (10.1.2006 www.haberkusagi.com)
Londra, Berlin, Paris, Madrid, Lizbon, Atina diye bir dizi şehir ismi saysak ilk akla gelen ne olur dersiniz? Tabii ki bunlar hepimizin bildiği Avrupa devletlerinin başşehirleri değil mi? İlkokul seviyesinde, çok kolay bir genel kültür sorusu...
Hayır bilemediniz. Bu şehirler, Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli eyaletlerinde bulunan ve Avrupa’dakileriyle aynı ismi taşıyan şehirlerden sadece bir kısmı. Ayrıca her birinden de çeşitli eyaletlerde olmak üzere ikişer üçer tane var.
Sözü nereye getireceksin derseniz şöyle bir giriş yapalım. Aşırı alınganlık ve buluttan nem kapmak büyük devletlerin kitabında yazmasa gerek. Siz de ABD’de Türklerin çoğunlukta olduğu bir beldeye rahatlıkla İstanbul ismini koyabilirsiniz. Amerikan devletinin böyle bir girişimden herhangi bir rahatsızlık duyacağını hiç sanmıyorum.
İşte Osmanlı da, asırlarca dünyanın birinci devleti konumundayken benzer şekilde davrandı. Fethettiği şehirlerin pek çoğunun ismine dokunmadı. İslâmiyet, fethedilen beldelerin halkına teklif edildi. Kabul eden de, etmeyen de kendilerine ait hukuk kuralları çerçevesinde, Osmanlı vatandaşı olarak devletin sağladığı emniyet şemsiyesi altında yaşadı. Osmanlı büyüklüğü, Müslüman olsun olmasın tabiiyetindeki insanların huzur ve refahında gördü. İnsanların dinini, kendinin ve oturduğu şehrin ismini değiştirmekle meşgul olmadı.
Bir devletin tebaası olarak yaşayan insanların din ve vicdan özgürlüğü, maddî olarak refah seviyesi, ırz, mal ve can emniyeti vb. kıstaslardan meydana gelen bir endeks tespit edilse, tarihteki devletlerden bu endeksi en yüksek çıkacak olanın Osmanlı devleti olacağı kesindir. Osmanlı tarihi bu gerçeği destekleyen örneklerle doludur.
553 yıldır içinde yaşadığımız güzel İstanbul’u Fatih Sultan Mehmed Han fethettiği zaman, yerli halk Osmanlı tebaası olmayı seve seve kabul etti. Çünkü yukarıda bahsettiğimiz endeks yerli halk için birdenbire tavan yapmıştı.
Osmanlı paralarından çoğunun bir yüzünde “Kostantiniyye’de basılmıştır” ibaresi vardır. Burada İstanbul için “Kostantiniyye” denilmesinin bir sebebi belki de Hazreti Peygamber’in “Kostantiniyye’yi fethedecek orduyu ve kumandanını” metheden meşhur hadis-i şerifinin metnine gösterilen saygı olsa gerektir.
Diğer sebep veya -sonuç diyelim- şu değil midir: Büyük Fatih asırlar önce dünyada eşi bulunmayan bu güzel beldeyi fethetmiş. Fatih, Bayezid, Yavuz, Kanunî ve diğer padişahlar, bu şehre uzaydan bile bakılsa Müslüman beldesi olduğunu ilân eden kubbeleri ve minareleri bir mühür gibi basmışlar. Öyleyse paraların üzerindeki bu isimden “bir zamanlar İstanbul’un ismi bu idi”den başka bir anlam çıkarmak “büyük devlet” olmanın şanına yakışır mıydı?
Bu makale, 10 Ocak 2006 tarihinde www.haberkusagi.com internet sitesinde yayınlanmıştır.