KUDÜS-İ ŞERİF: KIRMIZI ÇİZGİMİZ (19.12.2017 Yeni Çağrı)
Başlangıçta şer gibi gördüğümüz bazı olayları, Cenabı Hakk’ın hayra çevirdiğine son yıllarda sıkça şahit olmaktayız. Mesela 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminde, belki 250 şehit ve binlerce yaralımız oldu ama sonuçta, devletin ordusuna, polisine, yargısına ve diğer kurumlarına sızmış hainler bu vesileyle gün yüzüne çıkarılmış oldu. Zaten Cenabı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de Bakara suresinin 216. ayet-i kerimesinde “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” buyurmakta ve bu konuda son noktayı koymaktadır. Gelin son günlerin sıcak gündemini, Kudüs meselesini bu girizgâhın ışığında yorumlayalım.
TRUMP’IN SKANDAL AÇIKLAMASI
Bildiğinizi gibi 6 Aralık 2017 günü ABD Başkanı Trump skandal bir açıklamaya imza attı. ABD’nin dünyada barışa hizmet eden değil tam aksine barışı ortadan kaldıran, savaş ve karışıklık çıkaran bir devlet haline geldiğini ispatlayan bu konuşmanın en önemli bölümü şöyleydi: “Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıma zamanının geldiğine karar verdim. Önceki başkanlar bunu büyük bir seçim kampanyası vaadi olarak sunmalarına rağmen sözlerine tutma konusunda başarısız oldular. Bugün ben sözümü tutuyorum. Bugün, nihayet Kudüs'ün İsrail'in başkenti olduğu gerçeğini kabul ediyoruz. Bu bir gerçeğin farkına varmaktan başka bir şey değildir. Yapılması gereken doğru şey de budur. Yapılması gereken bir şey. Ayrıca, Dışişleri Bakanlığına Tel Aviv'deki büyükelçiliğimizin Kudüs'e taşınması için hazırlıklara başlaması talimatını verdim.”
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 1980 yılında İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 20 Ağustos 1980 tarih ve 478 sayılı kararına rağmen Trump, kendi devletinin de altında imzası olan söz konusu karara aykırı davrandı. Aslında ABD Kongresi de BM Güvenlik Konseyi'nin bu kararına aykırı olarak, ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasıyla ilgili bir kanunu 1995 yılında onaylamıştı. Ancak görev gelen bütün başkanlar, seçim kampanyalarında tribünlere oynayarak sözünü verdikleri halde, altı ayda bir erteleme kararını imzalayarak kanunun uygulanmasını durdurdular. Hatta 1 Haziran 2017’de Trump da ertelemişti. 22 yıldır tekrarlanan bu durum, Trump’ın mahut kararıyla sona ermiş oldu.
DÜNYA AYAĞA KALKTI
Başkan Trump’ın son derece sorumsuzca aldığı ve mukaddes bir ritüel icra ediyor edasıyla ilan ettiği bu karar sonrasında bütün dünyadan tepkiler geldi. Pek çok yerde kararı protesto eden yürüyüşler, toplantılar tertip edildi. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği yetkililerinin yanı sıra Papa bile kararı eleştiren açıklamalar yaptı. Ancak en sert tepkiyi Cumhurbaşkanı Erdoğan gösterdi. Erdoğan yaptığı açıklamalarda bu kararın kabul edilemez olduğunu ve bizim için yok hükmünde bulunduğunu sıklıkla tekrarladı. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla üye ülke temsilcilerini, İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı için İstanbul'a davet etti. Zirveye, üyeliği askıya alınmış olan Suriye dışındaki 56 üye ülkeden Türkiye dâhil 22'si devlet başkanı, 4’ü başbakan seviyesinde olmak üzere 49 temsilci katıldı. Toplantıya ayrıca, Teşkilata gözlemci statüsüyle üye olan 5 ülkeden Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Tayland’ın yanı sıra misafir ülke statüsüyle Venezuela da katıldılar. Benin, Gine Bissau, Guyana, Kamerun, Mozambik, Surinam ve Türkmenistan ise toplantıya temsilci göndermediler.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KONUŞMASI
Olağanüstü toplantının gündemini, ABD Başkanı’nın Kudüs’ü işgalci güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıması ve ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağına ilişkin açıklaması sonrasındaki durumun değerlendirilmesi teşkil etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açılış konuşmasında özetle şunları söyledi:
“Amerika’nın Kudüs kararı, uluslararası hukuku çiğnemenin yanında medeniyetimize de indirilmiş ağır bir darbedir. Ecdadımız, tüm ihtiyaçlarını gidermek için bu mukaddes beldeye özenle hizmet etmiş, hiçbir ayrım gözetmeden tüm şehir halkının refahını, emniyetini ve ibadet özgürlüğünü garanti altına almıştır.
Bugün Kudüs’ün mahremiyetini hiçe sayan kararlara imza atanların Hazreti Ömer’in ‘radıyallahü anh’ büyük bir tevazu ile girerek mukaddes bir emanet olarak teslim aldığı Kudüs’ten alacakları çok dersler vardır.
İsrail bir işgal devletidir, bunun yanında İsrail aynı zamanda bir terör devletidir.
İsrail’in işgal ettiği Filistinlilere ait topraklardan daha da fazlasına el koyabilmek için dünyayı oyalamasına prim verilmemelidir. İşgal edenle işgal edilen arasında tarafsız kalmak, zulme destek vermektir.”
TOPLANTIDAN ÇIKAN ÇARPICI KARAR
Toplantı sonunda yayınlanan İstanbul Deklarasyonu’ndaki şu cümleler, Trump’ın şer gibi görünen açıklamasının, İslam âleminin silkinmesine ve Kudüs’ün kırmızı çizgimiz olduğunu hatırlamasına vesile olduğu için sonucun hayır olduğunun belgesidir:
“İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin kralları, devlet ve hükümet başkanları olan bizler;
İlk kıblemiz ve İslam’ın üç mukaddes mescidinden biri olan Harem-i Şerif’in yer aldığı, İsra’nın ve Mirac’ın vuku bulduğu Kudüs’ün tarihî statüsüyle ilgili olarak Trump’ın açıklaması ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirerek ABD Yönetimi’nin Kudüs’ün statüsüne ilişkin hukuk dışı açıklamasını reddediyor ve kınıyoruz.
İsrail’in Kudüs’ü ilhak kararı, bu çerçevede yaptığı tüm işlemler ve uygulamalar nasıl hiçbir zaman kabul görmemişse, bu açıklamanın da aynı şekilde gerek vicdan gerek hukuk gerek tarih önünde hükümsüz olduğunu ilan ediyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti’ni tanıdığımızı teyit ediyor, tüm dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz.”
Hazreti Ömer devrinde İslam orduları tarafından 636’da Bizans’tan alınan Kudüs sırasıyla, Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşîdîler, Fatımîler, Selçuklular, Zengîler, Eyyûbîler, Memlûklüler ve nihayet Osmanlıların, yani hep Müslümanların hâkimiyetinde kaldı. Bu hâkimiyet tam yüz sene önce, Osmanlılar Kudüs’ten çıkıp 11 Aralık 1917’de İngilizler girinceye kadar, yani sadece Haçlı işgaliyle 80 küsur senelik bir kesinti dışında 1200 sene sürdü. Böyle bir tarih, Kudüs’ü Müslümanların kırmızı çizgisi yapmaya fazlasıyla yeter. Bu muazzam tarihi başka bir yazımda ele alacağım.
Bu makale, 19 Aralık 2017 tarihli Yeni Çağrı gazetesinde yayınlanmıştır.