ÜÇ KITANIN SON HÜKÜMDARI (13.2.2018 Yeni Çağrı)

Yazdır

1299-1922 yılları arasında kesintisiz olarak 623 sene devam eden Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya tarihindeki en önemli devletlerden olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Ayrıca hiçbir devlette görülmedik şekilde, bu kadar uzun süre tek bir hanedan tarafından idare edilmiştir. Devletin kurucusu Sultan Osman Gazi’den sonra tahta geçen 35 padişahın tamamı onun neslindendir. Aralarında Fatih, Yavuz ve Kanunî gibi idarecilik ve harp sanatında deha sahibi padişahlar, dünya tarihine tartışmasız şekilde damgalarını vurmuşlardır.

İmparatorluğun son yarım asrında tahta geçen dört kardeşten Sultan İkinci Abdülhamid Han, 3 ay tahtta kalan ağabeyi Sultan Beşinci Murad Han’ın yerine geçerek 32 yıl, 7 ay ve 27 gün süreyle padişahlık yapmıştır. Yönetimin gerçekten kendi elinde olduğu Birinci ve İkinci Meşrutiyet dönemleri arasındaki 30 yıl, 5 ay ve 10 günlük zaman diliminde, devleti son derece ustaca idare etmiştir. Kendinden sonraki iki padişahtan Sultan Reşad Han’ın devlet yönetiminde hiçbir yetkisi yoktu. 1908-1918 yılları arasında devleti tamamen İttihat ve Terakki Partisi yönetmiştir. Son padişah Sultan Vahîdeddin Han ise geniş imparatorluk topraklarının büyük devletler tarafından paylaşıldığı ve payitahtının bile işgal altında olduğu bir dönemde 4 yıl kadar tahtta kalmıştır.

SİYASİ DEHASINI DÜNYANIN TAKDİR ETTİĞİ HÜKÜMDAR

Sultan İkinci Abdülhamid Han, devrinin önemli yabancı devlet adamlarının dahi takdir etmek zorunda kaldıkları deha seviyesindeki siyasetiyle Balkan devletlerinin birleşmesini önlemiş, kendisinden sonra çıkacak Balkan Savaşı’nı, dolayısıyla da Birinci Dünya Savaşı’nı 30 sene geciktirmişti. Balkanlar üzerinde Rusya ile Avusturya-Macaristan’ın anlaşmasına imkân vermemiş, ikinci devlet Almanya’yı kazanarak birinci devlet İngiltere tarafından yutulmayı önleyebilmişti. Memleketi savaştan uzak tutarak, bütün gücüyle eğitim ve bayındırlık faaliyetlerine yüklenmişti. Zamanında sadece Yunan Savaşı çıkmış, o da 32 gün sürmüş ve zaferle sonuçlanmıştı.

Devamındaki yıllarda peş peşe karşılaşılan felaketler göz önüne alındığında Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek yıkılış tarihi, İkinci Meşrutiyet’in ilan edildiği 23 Temmuz 1908’dir. Batı, tarihimizdeki bu önemli kırılma noktasında emeline ulaşmış, devleti parçalayıp paylaşmalarının önündeki en büyük engel olan Sultan İkinci Abdülhamid Han’ı nihayet etkisiz hâle getirmişti. İttihatçılar bununla da yetinmeyerek Sultan’ı 9 ay sonra tahttan indirerek yerine sadece 2 yaş küçük kardeşini geçirdiler.

PEŞ PEŞE GELEN FELAKETLER

Felâketler daha İkinci Meşrutiyet ilân edilir edilmez başlamıştı. 5 Ekim 1908’de, Bulgaristan (96 bin kilometre kare) Osmanlılardan ayrıldı. Aynı gün Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek’i (52 bin kilometre kare) ilhak etti.

1911-12 yıllarında İtalya ile yapılan savaş sonunda Trablusgarp vilayeti (1 milyon 59 bin kilometre kare) ile Bingazi sancağı (700 bin kilometre kare) yani Libya kaybedildi.

İttihatçılar ihanet derecesine varan bir gafletle, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bizzat körüklediği kiliseler ihtilâfını, 1910’da çıkardıkları bir kanunla ortadan kaldırdılar. Böylece Balkan milletleri Osmanlı’ya karşı kolayca birleşti. 1912’de patlayan Balkan Savaşı’nda koca imparatorluk Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan devletçikleri karşısında bozguna uğradı. Osmanlı’dan, Selanik, Manastır, Kosova, Yanya, İşkodra, Akdeniz Adaları vilayetleri ile Edirne vilayetinin Dedeağaç ve Gümülcine sancakları, Girit ve Sisam (167 bin kilometre kare) koparıldı.

Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın “Memleketi benden sonra 10 sene idare etsinler, 100 sene idare etmişler sayacağım.” dediği İttihatçılar, devlet yönetiminde beceriksizlik ve başarısızlık konusunda gerçekten rekor kırdılar. 1914’de devleti bu defa, dünyanın süper güçlerine karşı Almanya safında Birinci Dünya Savaşı’na soktular. 1914 sonunda İngiltere Kıbrıs (9 bin kilometre kare) ile Mısır (994 bin kilometre kare) ve Sudan’ı (2 milyon 294 bin kilometre kare) ilhak etti.

1918’de savaş bittiğinde imparatorluğun kalan toprakları da yağma edilmiş, bugünkü Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Ürdün, Yemen ve Suudi Arabistan devletlerinin bulunduğu topraklar elden çıkmıştı.

PİŞMANLIKLAR, İTİRAFLAR…

Sultan tahttan indirildikten sonra aynı gün önce trenle Selanik’e götürülmüş, orada 3,5 yıl kadar kaldıktan sonra Beylerbeyi Sarayı’na getirilmişti. Burada da 5 yıl kalan Sultan 10 Şubat 1918 Pazar günü vefat etmişti. Ertesi gün yapılan cenaze merasiminde, aradan geçen dokuz sene içinde karşılaşılan felaketlerle perişan olan halk, sanki ondan özür dilercesine Topkapı Sarayı ile Çemberlitaş’taki Türbe arasını doldurmuştu. Ahmed Refik’in naklettiğine göre “Sokaklar insandan görülmüyordu. Ayasofya önünden Sultan Mahmud Türbesi’ne kadar caddeye iki sıra asker dizilmişti. Ağaçlar, evler, pencereler, damlar, kadınlar ve çoluk çocukla dolmuştu. Tramvaylar durmuştu. Tabut acıklı ve tesirli dualarla, tekbirler ve tehlillerle ilerliyordu. Cenazeyi görenler müteessir oluyorlardı. Evlerin pencereleri kadınlarla dolu idi. Bir hanım hıçkırıklarını zapt edemiyor, mendili gözlerinde, başını duvara dayamış ağlıyordu.

Vefatının üzerinden tam 100 sene geçen bu büyük padişaha düşman olan ne yazık ki sadece imparatorluğumuzun topraklarına göz diken Batı değildi. Çok sayıda asker ve sivil bürokrat, İttihatçı ve mason olmuştu. İçte ve dışta yapılan yoğun propagandanın tesiriyle Kur’ân-ı Kerîm’e hâşâ “köhne kitap” diyen Tevfik Fikret’in yanında Mehmed Akif gibi dindar şairler, Mustafa Sabri Efendi gibi eski şeyhülislamlar, Said-i Nursî ve İskilipli Atıf Efendi gibi din adamları, Sultan Hamid muhalifi idiler. Hepsi de Sultan Hamid giderse devletin kurtulacağına inanıyorlardı.

Bu iflah olmaz Sultan Hamid muhaliflerinden bir kısım zevat yanıldıklarını kısa zamanda anlayıp iş işten geçse de pişmanlıklarını dile getirdiler.

SULTAN HAMİD’İN RUHANİYETİNDEN İSTİMDAT

Sultan’ın tahttan indirilmesinden hemen önce vukua gelen 31 Mart Vakası’nın tertipleyicileri arasında olduğunu itiraf eden Meclis-i Mebusan üyesi ve Maarif nazırlarından Rıza Tevfik (1869-1949) “Sultan Hamid’in Ruhaniyetinden İstimdat” isimli 15 kıtalık uzun şiirinin bir bölümünde şöyle diyor:

Neredesin şevketli Sultan Hamid Han?

Feryadım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lahza uyan,

Şu nankör milletin bak günahına.

Tarihler ismini andığı zaman

Sana hak verecek ey koca Sultan!

Bizdik utanmadan iftira atan

Asrın en siyasi padişahına.

Padişah hem zalim hem deli dedik,

İhtilale kıyam etmeli dedik,

Şeytan ne dediyse biz belî dedik,

Çalıştık fitnenin intibahına.

Divane sen değil, meğer bizmişiz

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,

Sade deli değil edepsizmişiz,

Tükürdük atalar kıblegâhına!

Lakin sen Sultanım gavs-ı ekbersin!

Ahiretten bile himmet eylersin.

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefaat kıl şâhım meded-hâhına.

İttihat ve Terakki Partisi’nin kurucularından Abdullah Cevdet (1869-1932) “Abdülhamid aleyhinde yüz yalan uydurdum; birine ben bile inandım. O da Harbiye talebelerini denize attırmasıdır.” demiştir.

SULTAN HAMİD’E ŞARKI

Meşhur Sultan Hamid muhalifi, Bağdat, Basra ve Musul valilerinden Süleyman Nazif (1869-1927) “Sultan Hamid’e Şarkı” ismindeki uzun şiirinde pişmanlığını şöyle ifade ediyor:

Padişahım gelmemişken yâda biz,

İşte geldik senden istimdada biz,

Öldürürler başlasak feryada biz,

Hasret olduk eski istibdada biz.

Dem-be-dem coşmakta fakr u ihtiyaç,

Her ocak sönmüş ve susmuş, millet aç,

Memleket matemde, öksüz taht u taç,

Hasret olduk devr-i istibdada biz.

Meclis-i Mebusan üyesi Dr. Rıza Nur (1875-1942) “Zavallı Sultan Hamid kaç kişiyi asmıştı? Hiç… Hele hiç hırsızlık etmedi, hiç fuhuş yapmadı, hiç israfta bulunmadı. Bilakis memlekette bunların önüne geçmeye çalışmıştı. Bu devre bakınca insan Abdülhamid aleyhine kıyam ettiğine utanıyor.” demiştir. 

Cenabı Hak bu yüce padişaha rahmet eylesin. Devlete ve millete yaptığı bunca hizmetine karşılık onu haksız yere tahtından indiren, 9 yıl hapiste yaşatan bu milleti affetsin.

Bu makale, 13 Şubat 2018 tarihli Yeni Çağrı Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

http://www.yenicagri.com/wp-content/uploads/2018/02/yeni-cagri-gazetesi-13-subat-2018-sali-tarihli-gazete-sayfalari-6.jpg

Yorumunuzu yazın...

    Friday the 6th. Telif Hakkı © 2012 http://www.ibrahimpazan.com Her hakkı saklıdır.
    Copyright 2012

    ©